Seçkin KÖSE, Intersteno Türkiye Temsilcisi:

F Klavye Duayeni Değerli Büyüğümüz, Hocamız Dr. İhsan Sıtkı  YENER 91 yaşında hakkın rahmetine kavuşmuştur.

İhsan YENER hocamız, kendisini F klavyeye adamış, binlerce öğrenci, yüzlerce öğretmen ve onlarca Dünya Şampiyonu yetiştirmiştir.

1955 yılında Türk dili ve alfabesine en uygun olan F klavyeyi icat ederek, klavyenin on parmakla bakmadan bilimsel olarak kullanılması metodunu geliştirmiş ve Türkiye’ye armağan etmiştir. Yıllarca Türkiye Klavye Şampiyonalarını organize etmiş, Dünya Klavye Şampiyonalarında Türklerin sayısız dünya şampiyonluklarını kazanmasını sağlamıştır.

İhsan YENER hocamız, Yazım teknolojileri alanında Dünyadaki en büyük meslek kuruluşu olan ve  Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Bilgi İşlem ve İletişim Federasyonu’na (INTERSTENO) 5 Mayıs 1957 tarihinde Türkiye’nin katılmasını sağlamış ve yıllarca bu kuruluşun Türkiye Temsilciliğini/Merkez Komitesi Üyeliğini yürütmüştür. Daha sonra İhsan YENER hocamız, bu kuruluşun Onursal Başkanlığına atanmıştır.

İhsan YENER hocamız çok çalışkan birisiydi. Cumartesi / Pazar dâhil devamlı çalışmıştır, İhsan YENER hocamız,  Ömrünü klavyenin bilimsel olarak on parmakla bakmadan F klavyede kullanılmasına ve Ülkemizin Birleşmiş Milletlere bağlı, INTERSTENO’da temsil edilmesine adayan bir duayenimizdi. En son 5-8 Ekim 2016’da Zagreb’de yapılacak olan Konsey toplantısına dahi kaydını yaptırmıştı. 

İhsan YENER hocamızla ilgili, diğer öğrencilerinin anılarına geçmeden önce,  ben de hocamızın bana olan desteği ile ilgili çok kısa bir bilgi aktarmak istiyorum. Ben daktilografiyi Afyonkarahisar Ticaret Lisesinde öğrendim. Daha sonra İhsan Hocamızın, kendi öğrencilerine verdiği eğitimden ben de aynen yararlanarak, Türkiye ve Dünya Şampiyonlukları elde ettim. İhsan Hocamız benim gibi onlarca şampiyonun yetişmesini sağlamıştır. Kendisini rahmetle anıyorum.

[hr style=”single”]

İhsan Hocamızın talebesi, F Klavye konusuna yıllarca emek veren, bu konuda kitaplar yazan Üniversitelerde Öğretim Görevliliği yapmış olan Muzaffer OKUTKAN hocamızın, İhsan Hocamızla ilgili anıları aşağıdadır.

Muzaffer OKUTKAN:

Türk milli eğitimine uzun yıllar, başarılarla ve özveriyle hizmet etmiş olan sayın hocamız İhsan Sıtkı YENER’i 2 Eylül 2016 Cuma günü kaybettik.

Onun isminin geçtiği her yerde ilk hatırlanan, daktilografi öğretimi ve standart Türk Klavyesinin hazırlanması ve TSE’de kabulü yönündeki çabalarıdır.

Önce klavye konusuna kısaca değindikten sonra, öğrencilik yıllarımdaki birkaç anımı anlatmak istiyorum.

Standart bir klavye düzenlenebilmesi için gerekli ön çalışmaların yapılmasını ve Sultanahmet Ticaret Lisesi’nden seçtiği öğrencilerle Türkçe Sözlük’teki kelimelerin harflerinin sayılarına geçiş frekanslarının bulunmasını, klavye taslaklarının hazırlanmasını İhsan YENER hoca organize etmiştir.

Latin harflerinin kullanıldığı ülkeler, verimsizliği çok açık şekilde belli olan ve 150-200 yıl önceden gelen klavye düzenini değiştirmeyi çeşitli nedenlerle başaramamışlardır. Bu yüzden Q klavye (Universal Keyboard) denilen daktilo klavyesi, çok geniş fonksiyonları olan bilgisayarlarda da kullanılmaktadır.

Bu daktilo klavyesi, Türkiye’de bazı yazarlar, alışkanlıklarını değiştirmek istemeyenler ve Türk dilinin özelliklerine uygun Standart Türk Klavyesini benimsemeyenler tarafından adeta yüceltilerek “bilgisayar klavyesi” diye adlandırılır olmuştur.

Verimliyi, verimsize; standart klavyeyi Q klavyeye karşı korumak için standart, Zorunlu Standart haline getirilmiştir.

Rahmetli İhsan Hoca’nın öğrencisi olduğumuz yıllardaki birkaç hatırasını anlatmak isterim.

Eski daktilo makinelerimizin yenileri ile değiştirileceği zaman, bir aksilik nedeniyle, yeni makinelerin bir, iki aydan önce gelemeyeceği belli olmuştu. Eh, İhsan Hoca bizi başıboş bırakır mı? Hemen yakınımızdaki sanat okulunda, ahşap malzemeden ve dört sıralı (çiviler, yaylar, düğmelerle tuşa dönüştürülmüş)  makine maketleri yaptırmıştı. Derslerimizi makine kullanıyormuş gibi düğmelere vurarak yapıyorduk. Bu pratik buluşa saygı duyuyor, fakat arada sırada sınıfta çok disiplinli olan hocamızın da hafifçe gülümsemesini sağlayarak muziplikler yapıyorduk.

Sonra, yeni makinelerimiz geldi. Eski daktilo makinelerinde şaryo kolu sağ tarafta idi. Alt satıra geçmek için şaryo kolu “atılmaz” sağa doğru “çekilir”di. Yeni makinelerde ise şaryo kolu solda olduğu için kol “çekilmez” “atılır”dı. Eski alışkanlıkla, kol çekiyorum diye, sağ elini atan bir arkadaşımız bitişik masada oturanın yanağına elinin tersiyle çarpmıştı. “Ahh” sesine karışmış bu manzaraya, derslerde çok ciddi olan İhsan Hoca gülümsemiş, bizler de mevzuatı fazla zorlamadan gülmüştük.

Bu şaryo işi bir kez daha sahneye çıktı. Makinenin hareketli üst kısmı olan şaryo’yu Türkçe’ye “taşıyıcı” olarak çevirebiliriz. Bir gün derste, bir arkadaşımızın şaryosu bozuldu; hızla kaçtığı için yazı yazılamaz hale geldi. Arkadaşımız parmak kaldırdı; şaryo diyeceğine, “Hocam Şarlo durmuyor,  kaçıyor” diye seslendi. İşin içine Şarlo’nun karışması herkes gibi hocayı da güldürdü. Böylece, hocayı da üçüncü defa gülümseterek, güldürerek skoru 3 – 0 yapmış olduk.

Hocamızın kaybı dolayısıyla, ailesine, bütün öğrencilerine ve sevenlerine başsağlığı, Hocamıza da Allah’tan rahmet dilerim.

Baki kalan, bu kubbede hoş bir seda ve tuşların sesi imiş.

Muzaffer OKUTKAN

[hr style=”single”]

Türkiye’mizin ilk Türkiye ve Dünya Daktilografi Şampiyonu İhsan YENER hocamızın talebesi Ece ÖZBAYRAK’ın anısı aşağıdadır.

Ece ÖZBAYRAK:

1946-1947 ders yılı Sultanahmet Ticaret Lisesi’nin 1’inci sınıfında okurken ilk daktilografi dersine girdiğimizde yeteneğimi keşfeden Sayın hocam, kendini gençlerin eğitimine adamış ve binlerce genç çalıştırıp ülkemize pek çok dünya şampiyonu kazandırmıştır. Uzun yıllar gerek şahsi, gerekse grup çalışmalarımızda bize önderlik ederek hem otoriter, hem müşfik bir ağabey gibi davranan ve F Klavyenin kabulü için büyük uğraşlar veren kıymetli ve çok değerli sevgili hocam İhsan Sıtkı Yener’i rahmet, minnet, özlem ve saygıyla anıyorum. Saygıdeğer hocam sonsuza dek F Klavye’de ve gönüllerde yaşayacak.

Ruhu şad, mekânı cennet olsun, nurlar içinde yatsın.

Ece ÖZBAYRAK

[hr style=”single”]

F Klavyenin Türk Standartları Enstitüsü’nce kabulünü sağlayan Ünal UZDİL hocamızın anısı aşağıdadır.

Ünal UZDİL:

İşte bunu kıskanırım

İhsan hoca yıllarca milli eğitim şurasına üye seçilmiştir. 1974 yılında yapılan milli eğitim şurasına da birlikte katılmıştık. Bu çalışmalar sırasında evimize yemeğe davet etmiştim. 

Bu arada daktilo ile resim yapmamızı da anlatayım. Bir gün Milliyet gazetesinde. Daktilo ile yapılan, siyah-beyaz Mona Lisa resmini gördüm. Resmi bir İtalyan yapmış. O zaman bu resim büyük yankı yaratmıştı. İtalyan siyah-beyaz yaparsa biz de onun renklisini yaparız dedik ve çalışmaya başladık.

1960’lı yıllarda Maraş’ta idik. Resim çalışmalarıyla  eşim güneşle birlikte öğrencilere daktilo ile resim yaptırmaya başladık.. Nitekim 1968’de, Ankara’da daktilo ile yapılan resim sergisi açmıştık ve sergiyi milli eğitim bakanlığı müsteşarı Akif Tuncel açmıştı.

Sonuçta daktilo ile renkli Mona Lisa resmini Süleyman Koruyucu adında bir öğrencimiz yapmayı başardı. Tabloyu evimize astık.

İhsan bey yemeğe geldiğinde o tablonun önünde uzun süre konuşmadan oturdu,  oturdu ve sonunda, ” ben hiçbir şeyi kıskanmam ama işte bu tabloyu kıskandım.” dedi. O anı hiç unutmayız.

1971 yılında, Milli Eğitim Bakanlığının 5. Kalkınma planı hazırlanıyordu. Dört kişilik çalışma grubu oluşturulmuştu. İhsan beyle bu grupta birlikte 2-3 ay çalıştık. Sıra raporun mumlu kâğıda yazılması ve çoğaltılmasına geldi. O zamanlar çoğaltma işlemi için fotokopi yoktu. Yazı, mumlu kâğıt denen parafınli bir kâğıda yazılır, sonra çoğaltılırdı.  Çoğaltılması sorun değil de,  hemen ve temiz bir şekilde yazılması önemliydi. Ne yapacağımızı düşünürken İhsan hoca “burada bizim Seçkin var, o yazar” dedi.

O sırada Seçkin öğrenci idi ve Kızılay Genel Müdürlüğünde çalışıyordu. Rahmetli annesi ile birlikte evde kalıyordu. Seçkin’in, bir sayfa mumlu kâğıdı dört dakikada yazmasına rağmen çalışmalarımız saatlerce sürdü. Yazma işi tamamlanınca bir de baktık saat çoktan gece yarısını geçmiş. O sırada Ankara’da sıkıyönetim  vardı ve gece sokağa çıkmak yasaktı. Mecburen o geceyi Seçkinlerde geçirdim. Beni, sağ olsun. Çok güzel ağırladılar,

Eğer İhsan Bey Seçkin’i söylemeseydi, raporu temiz bir yazıyla, zamanında yetiştiremezdik.

İhsan bey, sorunlara hemen ve uygun çözümler bulurdu. Allah rahmet eylesin.

Ünal Uzdil

[hr style=”single”]

Ülkemizin ilk gençler Dünya Şampiyonu olan Hasan ATAY da anısını aşağıda belirtilmiştir.

Hasan ATAY:

Ben Hasan Atay, Rahmetli İhsan Yener hocamın yetiştirdiği ilk genç dünya daktilografi şampiyonuyum.

1964-1965, 1965-1966, 1966-1967 yıllarında İstanbul Sultanahmet Ticaret Lisesinde okudum.

Sultanahmet Ticaret Lisesinde daktilografi hocam rahmetli İhsan Yener’in kıymetli eşi

Sevim Yener (Allah uzun ömürler versin) idi. Sevim hocam beni Türkiye daktilografi şampiyonalarına hazırlamıştı ve o yıllarda, Türkiye şampiyonu dahi oldum, işte o zaman

Rahmetli ihsan yener hocamız beni kaptı ve henüz rekoru kırılmamış rekortmen dünya daktilografi şampiyonu yaptı.

1967 senesinde dünya daktilografi şampiyonası İsviçre’nin Bern kentinde yapıldı. Ben 10 yaşında babamı kaybetmiştim. Yaşım 17 olduğu için rahmetli anneciğimin vekâleti ile rahmetli İhsan Yener hocamın pasaportuna yazılmak suretiyle yurtdışına çıkış izni verilmişti.

O yıl, rahmetli İhsan Yener hocamın baldızı, Sevim Yener hocamın kardeşi çok sevgili Sayın Ece Özbayrak ile dünya şampiyonası için İsviçre’ye gittik. Sonuçta Ece ablam dünya daktilografi şampiyonu olmuştu.

O yıl ilk defa yapılan gençler arası tasnifte, salonun ortasındaki pist yukarıya kaldırılmış, bütün dünya televizyonlarının kameraları altında bir Türk genci, hem sürat kategorisi, hem hatasızlık kategorisi ve toplamda olmak üzere (dünya gençler daktilografi şampiyonu) Turkey-Hasan Atay olarak beni piste çıkarmışlardı. Sayın rahmetli İhsan Yener hocam avuçları patlayıncaya kadar beni alkışlıyordu…

İsviçre’de 2 anım daha var sayın rahmetli İhsan Yener hocam ile.

1) Bizi tarihi bir şatoya götürmüşlerdi sabah kahvaltısı için. Sabah kahvaltısında şarap ikram etmişlerdi. İhsan Yener hocamın vesayeti altında olduğumdan, kendisi bana şarabı yasakladı.

Şarabımı da, yine çok sevdiğim hatıralarıyla dolu olduğum sevgili Ece ablamın rahmet eşi sevgili Bülent Özbayrak içmişti…

2) O yıl IBM selectrik makinesiyle yarışmıştım. Bir gün IBM firmasına gittik, muazzam bir tesis. Türkiye’den götürdüğümüz IBM makinelerini gıcır gıcır yaptılar. Firma yetkilileri çok ilgi göstermişlerdi. Hatta benim İsviçre’de kalmamı istemişler, istikbali parlak bu çocuğun demişler ama vesayeti altında olduğum rahmetli İhsan Yener hocam müsaade etmemiş kalmama, reddetmiş. Bu konuyu ben daha sonra çok sevgili rahmet Bülent Özbayrak ağabeyimden dinlemiştim… 

İşte benim hatıralarım rahmetlilerle dolu, annem, Bülent Özbayrak ağabeyim ve de son olarak İhsan Yener hocam… Allah hepsine rahmet eylesin, mekânları cennet olsun, ışıklar içinde uyusunlar… 

Hasan Atay

[hr style=”single”]

Gülendam SADİ ZEVZİR hocamızın, İhsan YENER hocamızla ilgili  anı ve görüşleri ise şöyledir:

Gülendam SADİ ZEVZİR:

Merhabalar,

Ben Hoca’mın ablalarından Gülendam Sadi Zevzir, O’nunla tanışmam Mayıs 1989 senesinde oldu. Ve ölene kadar da herkese dediği gibi asla ismimi “Abla” eklemeden söylemedi. O zaman üniversiteden yeni mezun olmuş, iş hayatı hakkında tecrübesiz bir kız çocuğuydum. 27 yıl boyunca ömrümün her anında etkili olacak bir kişiyle tanıştığımı o gün anlamamıştım. Şimdi baktığımda neler öğretmiş bana, evet Hoca’m alaturka kızına çok şey kazandırmışsın.

Alaturka derdi hep bana Türk insanının medeni olması, ilerlemesi için alaturkalıktan kurtulması gerektiğini, geri kalma nedenimizin bu alaturkalık olduğunu, iş disiplini olması gerektiği bugün çok konuşulan liyakat sisteminin o zamanlar önemini anlatan bir kişiydi. Kadınlara iş hayatında yer vermesi de O’nun çağdaş düşünce sistemini anlatmak için yeterli sanırım.

İnsanlara her zaman değer vermek gerektiğini, takdir edilerek insanların başarıya ulaşacağını söylerdi. Ben derste öğrencilere; “Anladınız mı?” diyormuşum. Ders bitince aldı beni karşısına; “Asla kimseye anladınız mı? denmez. Bu sen eksiksin anlamıyorsun demektir. Kusur her zaman öğretendedir. Bu yüzden Anlatabildim mi? demelisin.  Kişiyi asla rencide etmemelisin. Eğer anlamıyorsa sen anlatamamışsındır, anlayana kadar değişik yöntemlerle anlatmalısın. Ve her başarılı çalışmanın sonuna mutlaka “Aferin” sözcüğünü eklemelisin. O gün bugündür bu iki kelime “Anlatabildim mi? – Aferin” sözcüğü benim hayatımın mihenk taşı oldu. Bu iki kelime sayesinde binlerce sevgi dolu öğrencilere sahip oldum. Teşekkürler Hoca’m bana bu sevgiyi tattırdığın için.

Başarının sırrının “insanın kendi kendisiyle yarışmasıyla olduğunu, hedefimin kendimi geçmek olduğunu ” söylemişti. O zaman bu öğretinin farkında değildim. Karşılıklı bir sohbetimizde kimseyle rekabet etmeyeceksin. Sen “Gülendam Abla’yı geçeceksin. Başarı “kendini geçmekle” elde edilir, demişti. Ve kitabım basıldığında kendisine göstermeye gittiğimde “Gülendam Abla’yı geçiyorsun, aferin sana” demişti.

27 yıl boyunca hiçbir zaman iletişimimizi kesmedik, ben Üniversite’de Hoca oldum, ama yine O’nun küçük kızıydım. Akşam konuşmalarımızda O’nun tarafından takdir edilmek; hayatım boyunca bana gurur verdi. Teşekkürler Hoca’m öğretilerin için; maddi ve manevi desteğin için, nurlar içinde uyu.

Gülendam SADİ ZEVZİR

[hr style=”single”]

Dünya Şampiyonlarımızdan ve aynı zamanda INTERSTENO Yönetim Kurulu Danışmanı ve Gençlik Temsilcisi Emrah KUYUMCU’nun, İhsan Hocamızla ilgili yazısı aşağıda belirtilmiştir.

Emrah KUYUMCU:

HAYATIMDAKİ EN BÜYÜK HOCAM

İhsan Hocamızın 1954 yılında kurduğu ve on binlerce öğrenci yetiştirdiği Şampiyon Kurslarında açtım neredeyse gözümü; annemin de öğretmen olarak tüm çalışma hayatını geçirdiği kursta ilkokul yıllarımda tanıştım hocamızla. Eğitime ve eğitimcilere verdiği önemi, dünya şampiyonalarına yetiştirdiği yarışçıları, mucidi olduğu millî klâvye F Klâvyeyi ve tüm hayatını adadığı bu meslekteki tüm eserlerini, etraftaki herkesin gıpta ve saygıyla bakmasını gördüm kendi gözlerimle, daha çocuk yaşlardan itibaren.

Ara sıra annemin yanında görüşerek selamlaştığımız ve her seferinde ne zaman F Klâvyede on parmakla yazmaya başlayacağımı soran İhsan Hocamın kursunda geçti çocukluğum, gençliğim ve onun sayesinde kazandım ilk merakımı bilgisayarlara ve bugünkü mesleğime. Sonunda yine onun yanında buldum kendimi; 60 yıldır Türkiye’nin gururu olarak bugünlere getirdiği Milli Takımın bir yarışçısı olmakla. Genç yaşta ve erken tanıştım başarıyla, yine onun ve onun öğrencisi olan annemin sayesinde; daha lisedeyken aldığım ilk dünya derecemden sonra sordu bana da o en değerli mirasını: “İdealist misin?” diye. Bizlere öğrettiği sayısız bilgi ve deneyimler içerisinde en değerli olanıydı idealist olabilmek, o günden beri asla bırakmadım izinden yürümeyi; yalnızca klâvye konusunda değil, eğitim ve çalışma hayatımın her alanında en büyük hocam oldu.

Öğrencisinin öğrencisi olduğum ve üzerimde asla ödenmeyecek hakkı olan İhsan Hocamın eğitimdeki idealistliğine örnek oluşturan ve hiçbir zaman aklımdan çıkarmadığım bir anekdotu vardır. 1954 yılında kurmuş olduğu daktilo kursuna vermek istediği “Şampiyon” ismini gerçekten hak etmeden vermek istememiş ve ta ki 1965 yılında kendi öğrencisinin aldığı ülkemizin ilk Dünya Şampiyonluğunun ardından kursun adını Şampiyon Daktilo Kursları olarak tescil ettirmiştir.

Öğretilerini ve mirasını daha ileriye götürmek, bizlere vasiyeti olan “Türkiye’yi bir 50 yıl daha üstün başarılarla temsil edebilmek” üzere birçok görevler ve çalışmalar yaptım, idealist ve gönüllülük esasıyla çalışan tüm grubumuz gibi. Türkiye Temsilciliğini yaptığımız Intersteno Federasyonunda her birimize verdiği motivasyon ve referanslardan bir tanesi ile de; Intersteno yönetim kurulu danışmanlığı görevimi yine unutamayacağım büyük bir armağan olarak bırakmıştır bana.

Binlerce sayfaya sığacak hatıram olan en büyük hocam, ailemden biri ve öz dedem saydığım değerli hocamı kısa cümlelerde anlatmaya çalışmanın zorluğuyla…

Emrah KUYUMCU

[hr style=”single”]

İNTERSTENOTÜRK Grubumuzun değerli üyelerinden Sevilay GÜNDOĞDU’nun görüşleri aşağıdadır.

Sevilay GÜNDOĞDU:

BİR İDEALE BİR ÖMÜR ADAMAK

Arkadaşım Recep Çömlekci sayesinde biliyordum İhsan Hoca’yı ve Intersteno’yu. Ve yine Recep’in teşvikiyle 2005 yılında katıldım ben de bu aileye.
 
“İdealist misin?” diye sormuştu ilk tanıştığımızda. Tam olarak ne demek istediğini anlamamıştım o günlerde. Daha sonra birebir çalıştığım yıllarda fark ettim ki; ortaokul yıllarında eksikliğini gördüğü, 1946’da öğretmenliğe başladığı yıllarda bilimsel çalışmalarla oluşturduğu Milli Klâvye ve 10 Parmakla Bakmadan Yazma Metodunu ideal edinmiş, 91 yıllık ömrünü buna adamıştı. Bunu kavrayabilecek ve aynı ideale sahip çıkabilecek miyim bunu anlamak için sormuştu.

Oluşturduğu, geliştirdiği ve her fırsatta önemi ve avantajlarını vurguladığı Milli Klâvye (Fe Klâvye) ve 10 Parmakla Bakmadan Yazma Metodu ile öğrenci, öğretmen ve yarışçılar yetiştirmiş, 1957 yılından itibaren yurt dışında ülkemizi en iyi şekilde temsil etmiş ve rekorlu şampiyonluklar elde etmiştir. 

59 yıldır verdiği bu emeğin, bir 59 yıl da bizler tarafından yürütülmesini vasiyet ederdi sık sık.

Çok şey öğrendim hocamdan. Sözde değil gerçek milliyetçiliği, milli değerlerimize sahip çıkmayı öğrendim. En basiti, birçoğumuzun üstünde dahi düşünmeden popüler bir dille EF klâvye dediğimiz milli klâvyemize FE klâvye demenin bu milli değere sahip çıkmak olduğunu, inandığın şeylerde başarı elde etmek için sıkı ve disiplinli çalışmayı, ne olursa olsun vazgeçmemeyi, öğrenmenin, öğretmenin, çalışmanın ve üretmenin yaşı olmadığını,
duyarlılığı, farkındalığı, hocamın tabiriyle danışa-görüşe karar vermeyi, yaşlanmanın hayattan el çekmek olmadığını, birikimlerine yeni birikimler katarak etrafına aktarmak olduğunu, 91 yaşında dahi haftada 7 gün 6 saat çalışarak, daha fazla ne yaparım bakış açısıyla hayata tutunmayı, yaşam azmini…

Özetle, bir ideale bir ömrü adamanın ne demek olduğunu öğrendim. Yerin asla doldurulamayacak hocam, seni çok özleyeceğiz. 
Vasiyetin bizimle!
Mekânın cennet olsun…
Sevilay GÜNDOĞDU

[hr style=”single”]

Dünya Şampiyonları yetiştiren Mesud KARAGÖZ hocamızın anısı aşağıdadır.
Mesud KARAGÖZ:

2008 / 2009 Eğitim Öğretim Yılı Ticaret Liseleri arası klavye yarışması düzenledik.  Bu yarışmaya hocamızı da davet ettik. Acaba gelebilir mi diye merak ederken bizi kırmadı ve geldi. Yarışma sonrası dereceye giren giremeyen tüm öğrencilere moral motivasyon konuşması yaptı. Pes etmemelerini, sürekli çalışırlarsa hedefe ulaşabileceklerini tavsiye etti. Bu yarışmanın birincisi 2011 yılında Fransa’da, üçüncüsü ise Belçika’da Dünya şampiyonasına katılarak bizleri ve hocamızı mahcup etmediler. Hedef koymayı, azmetmeyi, çok çalışmayı ve çalıştığının karşılığını almayı ondan öğrendik. Hayırla yâd ediyoruz.

[hr style=”single”]

INTERSTENOTÜRK Grubu Üyelerinden Hakan TOPUZOĞLU’nun mesajı aşağıdadır.

Hakan TOPUZOĞLU:

“Başımız sağolsun. En büyük isteği Türkiye’nin INTERSTENO’da en az 60 yıl daha devam etmesi ve İntersteno Türk çalışmalarının daha güçlü şekilde sürmesi.

Bu konuda  defalarca kez görüşme yapmış olmamıza rağmen henüz bir çözüm üretememiş olmanın üzüntüsünü yaşıyorum.

İnşallah Seçkin KÖSE Ağabey başkanlığında ve tüm arkadaşlarımızın desteğiyle şampiyon yetiştirmeye, INTERSTENO toplantılarına devam edilir ve saygıdeğer İhsan Hocamın da gözü arkada kalmaz.

Sevgi ve Saygılarımla.”

Tavsiye Edilen Yazılar