20 Ekim 1955 – Klavye İnkılâbı

Yazının icadıyla insanlık tarihi bugünkü seviyesine erişmiştir. Güzel ve herkes tarafından kolaylıkla okunan yazının önemi ortadadır. Ancak bu her zaman mümkün olamamakta, iş hayatının gerekleri olan zamandan tasarruf da sağlanamamaktadır.

Yazıyı yazarken geçen zamana, okumanın güçlükleri ve zaman israfı da ilave edilirse, önemli bir toplam tutar. Yazıyı teşkil eden harf ve noktalama işaretlerini, bütün parmakları çalıştırarak kağıdın üzerine aksettirmekle, hem zamandan kazanılmış, hem de herkesin daha kolaylıkla okuyabildiği Latince matbaa harfleri temin edilmiş oluyor.

Daktilo=parmak ve grafi=yazı anlamları birleştirilmek suretiyle daktilografi yani parmaklarla yazma işi temin edilmiştir. Daktilografi makinelerinin icadı ile çabuk yazabilen ve herkesin daha kolay okuyabileceği standart yazıların yayılması aslında yüz yıldan fazla zaman geçmiştir.

İngiltere’de Mühendis Henry Mille’in 1814 yıllarında ilk daktilografi makinesini bulduğu kabul edilmektedir. Zamanımıza kadar isimlerini daktilografi makinelerine veren pek çok alim bu sahada faydalı olmuşlardır. Gitgide daha gelişmiş makineleri ortaya koymuşlardır. İlk önceleri yazılar yazılırken gözle görülmüyordu. Keza parmak uçlarının temas ettiği harf yuvarladıkları harflerin o dildeki tekrar sayısına göre, tanzim edilmemiş harflerin bağlı olduğu kolların birbirine dokunmaması için, birbirinden mümkün mertebe uzaklaştırılmıştır.

Teknik imkanlar harflerin birbirine takılma endişesini bertaraf ettikten sonra, birçok milletler harf, rakam ve noktalama işaretlerinin yerlerini kendi dillerinin hususiyetlerine göre ve en çok tekrar edecek harfleri en kuvvetli ve en kolay yazan parmaklara yerleştirerek kendi adlarına göre klavyelerini tespit etmişlerdir.

 Alman klavyesi, İngiliz klavyesi, Macar klavyesi, Polonya klavyesi gibi.

 Kullanılan rakam, harf ve noktalama işaretlerinin bulunduğu tabloya klavye denmektedir:

Memleketimizde 20 Ekim 1955 tarihine kadar daktilografi makinesi yapan yabancı firmaların çok defa, Türk klavyesi dedikleri klavye nedir?

Bu soruya cevap verilmeden önce, şu hususu açıklamak lazımdır: Memleketimizde tek tip (Standart) bir klavye yoktur. Harf yerleri birbirinden ayrı pek çok klavye çeşidi vardır. Kullanılan daktilografi makinelerinin % 70-80 kadarı genel dengeye dahil dairelerle, mülhak ve hususi bütçeli idarelerin, Belediyelerin, sermayesi tamamen devlete ait teşekkül, banka, ofis, kurum ve sandıkların ve sermayesinin en az yarısından fazlası bu saydığımız idare ve müesseselere ait ortaklıklar elinde bulunmaktadır. Geri kalan kısmın, özel teşebbüs ve şahıslarda olduğu sanılmaktadır.

Memleketimizde kullanılan daktilografi makinelerinin büyük çoğunluğu, Maliye Vekaletince kırtasiye satın alma komisyonu tarafından temin edilmekte idi.

Resmi daireler için satın alınacak makinelerin aynı klavyede olması düşünülerek, ilk defa 1928 senesinde bir klavye tertiplenmiştir. Daktiloların makine değiştirmek mecburiyetinde kaldıkları hallerde, acemilik çekmemeleri ve her makinede aynı süratle yazabilmelerini temin maksadı ile hareket edilmiştir.

Maksat çok yerinde olmakla beraber, tam bir netice alınamamıştır. 1928 yılında Latin harflerinin memleketimizde kabulünden sonra; Latin harflerinde yazı yazan 20 kadar milletin yetkili temsilcilerinin iştirakiyle hazırlanan genel klavyenin tertibine uyulmaya çalışılmıştı. Klavye Universal ismini verdiğimiz bu klavyede harfler ne kadar parmakların kolayca dokunabileceği yerlere konmuşsa da her dilin ayrı özelliği bulunduğundan tam bir ahenk sağlanamamıştır.

Universal klavyeden Türkçede bulunmayan bazı harfler kaldırılmış yerine Türkçede bulunan Ş ve Ğ harfleri konulmuş, î, â, û harfleri çıkarılmış yerine ölü tuştaki inceltme işaretleri yerleştirilmiştir İşte 1928’den beri kullanılan Maliye Vekaletince tanzim ettirilen bu klavye Türk Klavyesi adı altında kullanılmakta idi.

Bu klavyeden başka 27 senedir pek çok klavyeler tertiplenmiş olup bu çeşitli klavyeler uzun zamandan beri yalnız özel teşebbüste değil, resmi dairede de geniş alanda kullanılmakta idi.

Memleketimizde bulunan çeşitli klavyelerle Türk klavyesi adı verilen, aslında yukarıda açıklandığı gibi Universal Klavyeden adapte edilen klavyede, tertip çok noksandır.

Türkçede en çok tekrar eden A harfi en kolay hareket edebilen ve en kuvvetli parmak olan işaret parmağının vuracağı yere konulacak yerde, ondan 5 defa daha az tekrar eden F harfinin buraya konması bir misal olarak gösterilebilir.

Kelimeleri yazarken iki el arasında sıra değişimi münasebeti de pek azdır. 10 parmak metodu ile klavyeye bakmadan yazı yazarken, tek elin parmakları birçok kelimeleri yazabilmekte, diğer elin gerekli yardımı esirgenmektedir. Özel teşebbüsler ve kişilerin kullandıkları daktilografi makinelerinin de, klavye farkları pek çeşitlidir. Bu fark, kısmen birçok milletlerin 10 parmakla klavyeye bakmadan yazma metodunun kabul edilmesinden sonra, kendi dillerinin özelliklerine göre Üniversel Klavyeden ayrılarak Milli Klavyelerini yapmalarından ve bu tarz klavyeli makinelerin muhtelif yollarla memleketimize girmesinden doğmuştur.

On parmakla bakmadan yazma metodunun bilinmediği zamanlarda, esasen klavye tertibinin önemi azdı. Çok tekrar eden harflerin, kuvvetli ve kabiliyetli parmaklarla yazılması düşünülmemekte, sürekli yazma sırasında çok kullanılan harflerin, birbirine takılmaması için, birbirinden çok aralıklı konulması, dağıtılması usulü takip edilmekte idi. Bu usule göre düzenlenmiş pek çok daktilo makinesi, makine endüstrisinde ileri hamlelerle teknik bakımından harflerin birbirine takılması sorunu giderildiği halde, memlekete girmekte devam ediyordu.

Daktilografi makinesiyle yanlışsız ve sürekli yazmak, bugünün icaplarındandır. İstenilen bu neticelerin elde edilmesi 10 parmakla klavyeye bakmadan yazma metodu ile mümkün olmaktadır.

İki parmakla yazı yazmaya gayret ede ede, daktilo makinesinin kullanılmasını kendi kendine öğrenenler, kullandıkları makineye mahsus kalmak üzere harf, rakam ve işaretleri ezberledikten sonra nispeten süratli yazmaya muvaffak oluyorlardı.

Pek çok emek sarfı ile uzun zamandan sonra ulaşılan bu sonuç pek az bir kitlenin nasibi idi. Bu arada yazı yazarken kaybedilen zaman ve enerji oranı itibara alınmıyordu. Gereğinden fazla enerji kaybı ile yorgunluk sonucu yazılan yazılarda çok hatalar oluyordu. Alınan kısır netice yazıyı yazanın eleştirilmesine neden olmakta, onun cesareti kırılmakta ve daima zevksiz yazmaktadır.

On parmakla bakmadan yazma metodu ile yazı yazanlar öncekilerle kıyaslanamayacak şekilde çok süratli, yorulmadan, bezginlik duymadan, zevkle, yanlışlık, vakit kaybetmeden bu işi başarmakta ve takdir edilmektedirler. Ancak bu sonuca ulaşmak belirli bir eğitim ve öğretim görmekle mümkündür. Maarif Vekaleti okulları ve öğretmenleri ile bu konuyu yıllardır çözmeye çalışmaktadır. Ticaret Okullarında ve bu okullara bağlı olarak faaliyet gösteren akşam okullarında, Halk Eğitimi kurslarında Daktilografi dersi veren öğretmenler öğrencilerini on parmakla bakmadan yazma metoduna göre yetiştiriyorlardı. Bu şekilde yetişenler toplansa mühim bir toplam tutar. Fakat daha okulda iken daimi yazdığı makineden başka bir makineye geçen öğrencinin şaşırması, duraklaması karşısında standart bir klavyenin lüzumu görülüyordu.

Hayata atıldıktan sonra okulda öğrendiği klavyeyi hiç bulamayan öğrencinin parmakları yerlerini şaşırır, klavyeye bakmadan yazamaz olur.

Artık parmaklar alıştığı harfleri bulamaz ise, yavaş yavaş on parmak yerine üç-dört parmakla yazmaya başlanır. Netice: Eğitim ve öğretimin bütün başarısı yok olmuştur.

İşte standart klavye ihtiyacını ilk olarak daktilografi öğretmenlerinin hissetmeleri bundandır. Şüphe yok ki yazdığı makineden başkasında yazamayanlar da bunun acısını çekmektedirler. Klavye inkılâbının ilk öncüleri böyle bir neticeyi gören Ticaret Okullarının Daktilografi öğretmenleri olmuşlardır.

Bu konuda bulunabilen resmi belgelere göre 10 Mayıs 1943 tarihinde o zaman Abdullah Nuri Aker’in başkanlığında Ankara’da Saffet Irtenk ve Süleyman Sergici’den oluşan bir komisyonun çalışmalarına rastlıyoruz. Adı geçenler tarafından tanzim ve imza edilen raporda kısaca:

“On parmak usulünde metodun icabı vesile sağlanabilmesi için hiç değilse okullarımızdan tek tip bir klavyenin temini göz önünde bulundurulmak gerekir. Türkiye’ye layık bir klavyenin kabul edilmesine bugünkü iş hacmimize göre kesin zaruret görülmektedir. Böyle bir klavye rasyonel çalışma temin edecek ve zaman, ve iş kaybının önüne geçilecektir” denilmektedir. 1946 Maarif Şurasında klavyelerinin birleştirilmesi hakkında Süleyman Sergici tarafından verilen bildiri de Ticaret Öğretim Komisyonu’nda çoğunlukla kabul edilmiş ve genel heyetin de onayını almıştı. Ancak bu iş nasıl başarılacaktı?

29.12.1948 tarihinde daktilografi öğretmenleri ile, tercihen yazı makinesini kullanmasını bilen Türkçe öğretmenlerden oluşan komisyon tarafından standart klavyenin tespit ettirilmesine Bakanlıkça karar verilmiştir.

Bu şekilde oluşturulacak komisyonlar tarafından, yazı makineleri klavyelerinin gözden geçirilerek harf, işaret ve rakamların klavyelerdeki yerlerinin tespiti için 19.1.1949 tarihinde Ankara, Adana, İstanbul Sultanahmet ve İzmir Ticaret Lisesi Müdürlüklerine emir verilmiş ve hazırlanacak raporların klavye örnekleri ile birlikte gönderilmesi istenmiştir.

Bu şekilde çalışmalar çok verimli olmuş, Türkçemizde en çok tekrarlanan harflerin kuvvetli parmaklara rastlamalarının gerektiği en üst sıradaki rakamların, işaretlerden daha çok kullanılmaları nedeniyle tek bir hareketle yazılabilmeleri için işaretlerin altına alınmaları gerektiği anlaşılmıştır.

1949 senesinden beri dört ayrı okulda ayrı ayrı tertiplenen klavyelerin Ankara’da birleştirilmesi için gerekli hazırlıklar yapılmış, Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü Ticaret Öğretim Şube Müdürü Raşit Tunca tarafından bu konuya çok önem verilmiştir. 3 Kasım 1951 tarihinde Raşit Tunca, Avni Ayata, Fahri Gülser, Tacettin Tantu, Ahmet Coşkun, Hüsnü Varlık, Rıfat Gökmen ve İhsan Sıtkı Yener’den oluşan bir komisyon 46 tuşlu bir klavye için şu tertibi uygun bulmuştu:

é > , = : + – % ? $ £

2 3 4 5 6 7 8 9 / ( ) ,

Y I E D U G R İ Ü P X ,

Ö S T A B N K M L O V W

J Ğ C Z H Ş F Ç ; -; Q

Bu tip klavyenin yalnız Ticaret Okulları için standart bir klavye değil, bütün memlekete yayılacak bir Milli Klavye olabileceği düşünülerek bu sahada çalışanların klavyeye dair fikirlerini almak maksadıyla bir anket yapılması kararlaştırılmıştır.

Bütün Bakanlıklara, Genel Müdürlüklere, Bankalara, İktisadi Devlet Teşekkülleri, Ticaret Odaları, Teknik Üniversitesine 27 Kasım 1951 tarihinde gönderilen anketten alınan neticelerin toplanması ve tasnifi ancak 1952 senesi Temmuz ayında bitirildi. Netice, standart bir Türk klavyesinin lüzum ve önemi kabulünün kapsamı bakımından mühimdir.

Meydana gelen klavye Milli klavyesi olan diğer Milletlerinki ile farklı bir görünüş arz ediyordu. Klavye tertiplenirken takip edilen yol, diğer milletlerin milli klavyelerini yaparken yürüdükleri yolun aynı mıdır? Başka milletler klavyelerini yaparken hangi yollardan yürümüşlerdir?

O tarihlerde İstanbul’da Mesleki tekamül kursu görmekte olan Ticaret Liseleri öğretmenlerinin standart Türk klavyesi ile meşgul olan komisyonunda Saffet İrtek’in teklifi ile yabancı memleketlerden öğrenci müfettişliklerimiz vasıtasıyla bu hususların öğrenilmesine karar verildi.

Fransa, İsviçre, İngiltere öğrenci müfettişlikleri vasıtasıyla gelen raporlar ayrı ayrı incelettirilmiş ve klavye tertibinde takip edilen usulün aynı olduğu anlaşılmıştır.

1954 yılı Temmuz’unda Ticaret Okulları Daktilo ve Stenografi öğretmenleri için açılan tekamül kursunda toplanan 35 daktilo öğretmeni Milli Klavye davasının bir türlü halledilememesi yüzünden daktilo öğretiminde bütün emeklerin neticesiz kaldığını belirtmişlerdir.

Bu zamana kadar çalışmalar olumlu olmakla beraber, bir türlü netice alınamamakta böyle bir klavyenin her daktilo makinesi kullanana kabul ettirimesi için ve bu klavyeden makine getirtilmesi ve satılmasını teminen de yeni bir kanun çıkarılması gerektiği sanılmakta idi. Büyük faydası olmakla beraber Antidemokratik olacağı nedeniyle, düşünülen kanun tasarısı hazırlanmamakta idi.

1955 yılının ilk günlerinden beri, Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü’nde ders kitapları konusunda hummalı çalışmalar vardı. Erkek ve Kız Teknik Okulları gibi Ticaret Öğretim Okullarında da kitap sıkıntısı mevcut, bilhassa mesleki derslerin kitapları yok denecek kadar az. Serbest basıma bırakılarak bastırılması istenen kitapların yazdırılmasına teşebbüs etmeden evvel müfredatlarını tespit etmek gerekiyordu. 10 yıldan fazla zamandan beri tatbik edilmekte olan müfredat bugünün ihtiyaçlarına cevap verebilecek vaziyette midir? Derslerin öğretmenleri talim sicillerinde müfredat programları hakkında neler düşünüyorlar? Bu bakımdan her derse ait düşüncelerin hulasaları Ticaret Öğretim Müdür Muavini Sabahattin Sertoğlu tarafından çıkarılırken pek tabii olarak daktilografi dersi de ele alındı. Daktilografi dersi üzerinde çalışmalar iki önemli problemi ortaya koyuyordu. Dersin verimli olabilmesi için bazı sınıfta haftada 2, bazısında bir saat yapılmasından vazgeçilerek teksifi olarak ve öğrencilerin en çok gelişmiş olduğu son sınıflarda okutulmasını sağlamak, daktilografi dersinde gerekli beceriyi kazanmak için muhtelif sınıflara dağıtılmaması, hatta ders saatlerinin arttırılması gerektiği böylece birinci problem olarak ortaya çıktıktan sonra ikinci ve belki de daha mühim problem de standart klavyelerin bir an evvel tetkiki meselesi olmuştur. Klavyenin alacağı son şekle ve ders saatine göre dersin müfredat programını hazırlamak ve buna uygun kitaplar yazdırmak mümkün olacaktı.

Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü Ticaret Öğretim Şube Müdürü Raşit Tunca ve Muavini Sabahattin Sertoğlu bu mevzunun en kısa zamanda kesin olarak halledilmesine ve derslerde verimin arttırılmasına çalıştılar. Bu sahada çok değerli çalışmaları olan daktilografi-stenografi öğretmeni İhsan Yener’in de Ankara’ya davet edilmesi ile gerekli hazırlıkların gözden geçirilmesini ve Ankara Ticaret Lisesi’nde bu mevzuda faydalı olabilecek yetkili öğretmenlerden teşekkül edecek komisyonda evvelce yapılmış olan klavyenin tekrar tetkik ettirilmesini uygun buldular. Kabul edilecek klavyenin bütün Ticaret okullarında tatbik edilmesi için okullardaki yazı makinelerinin klavyelerini değiştirmek yetecekti. Bundan sonra daktilo makinesi ile yazı yazmayı metotlu olarak öğrenenler daima aynı okullardan çıktıklarına göre, yavaş yavaş gittikleri yerlere bu yeni klavyeleri götürmeleri ve standart klavyenin haiz olduğu çok yüksek vasıflar dolayısıyla gittikçe yayılacağı düşünülüyordu.

Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürü Ferid Saner klavye konusu kendisine anlatıldığı zaman çok büyük bir ilgi ile dinlemiş, standart bir klavyenin yalnız öğretim için değil, bunun dışında sağladığı büyük faydalara da inanmamıştı. Bu bakımdan gerekli çalışmalara devam edilmesini ve kendilerinin de bu mesaiye iştirak edeceklerini bildirmişlerdi. 10 Mart 1955 tarihinde Ankara Ticaret Lisesi’nde toplanılması ve tespit edilen klavye şemasının görüşülmesi kararlaştırıldı. İlgili ve yetkili öğretmenlere de tebligat yapıldı. İlgililer arasında toplantıya gözlemci olarak davet edilen iki Amerikalı mütehassıs da mevcuttu. Standart klavye çalışmasının 15 Mart 1955 tarihinde tekrarlanan komisyonda kabul edilmesinde ve klavye üzerindeki tecrübe çalışmalarda bu iki Amerikalı mütehassısın büyük rolleri olmuştur. Anthony R. Lanza ve Edward Tutak Jr. İsimlerindeki sekreterlik öğretimi uzmanları olan bu Amerikalılarla ilk temas Siyasal Bilgiler Fakültesinden Maarif Vekaletine gönderilen yazı üzerine olmuştur. Yazıda Maarif Vekaletinın Amerikan F.O.A. idaresi ile yaptığı anlaşma gereğince Newyork Üniversitesi’nden Siyasal Bilgiler Fakültesine gelen Amerikalı Profesörlerden bahsedilmekte ve aralarında bulunan ticari öğretimle ilgili branşlarda ihtisas sahibi iki Profesörün ismi bildirilmektedir.

Tutak Jr. Ve Lanza adındaki bu iki profesörün Ticaret Okullarında araştırma ve incelemeler yapmaları, daktilografi-stenografi öğretiminde en son usul ve tedris vasıtalarını gösterebilecekleri bildirilmekte, bunlardan faydalanmak için Siyasal Bilgiler Fakültesi ile Mili Eğitim Bakanlığı arasında yakın işbirliğinin beklenildiği ve bundan çok memnun olunacağı açıklanmaktaydı.

Siyasal Bilgiler Fakültesinin bu teklifi Maarif Vekaletince müsait karşılanmış ve Fakülte ile işbirliği yapılması cihetine gidilmiştir. Esasen daktilo ve steno mütehassısları oldukları bildirilen Amerikalı Profesörler kendi çalışma sahalarını bulabilmek için muhitle muhtelif temaslara başlamış ve Ankara Ticaret Lisesi’ne de gitmiş bulunuyorlardı. İlk defa 23 Şubat 1955 tarihinde Siyasal Bilgiler Fakültesi baştercümanı Saim Mersinlioğlu refakatinde Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğüne gelen Profesör Anthony R. Lanza ve Edward Tutak Jr. Ticaret Öğretim Şube Müdürü Raşit Tunca ve yardımcısı ile tanışıyorlar. Daha sonra da Genel Müdür Ferid Saner ile tanıştırılarak gelişlerindeki esas maksatları olan sekreter tipi eleman yetiştirilmesi ve bu amaç ile kurulacak merkez hakkında görüşmelere başlanıyor. Bu arada ilk alınan karar Ticaret Liselerinden on kadar öğretmenin 1955 yazında dört aylık mesleki kursa çağırılmaları hakkında olmuştur. Bu sahada çalışmalar yapılırken 10 Mart 1955 tarihinde Ankara Ticaret Lisesinde olması kararlaştırılan klavye toplantısına sözü edilen Amerikalı mütehassısların da gözlemci olarak katılmaları faydalı görüldü. Ve kendilerine İstanbul’dan bu iş için çağırılan daktilo öğretmeni İhsan Yener tanıştırıldı.

Ticaret Öğretim Şube Müdürü Raşit Tunca başkanlığında 7 Mart 1955 tarihinde Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü toplantı salonunda oturum yapılarak genel heyete o güne kadar yapılan klavye çalışmaları hakkında bilgi verildi. Anthony R. Lanza ve Edward Tutak Jr.dan klavyenin tertibi hususunda takip edilmiş olan yol hakkında fikirleri soruldu. Türkçede harflerin tekerrür nispetleri, en çok kullanılan harfler ve parmakların elverişlilik derecesine göre harflerin dağılışı da İhsan Yener tarafından bütün teknik teferruatı ve tecrübeleri ile etraflı olarak anlatıldı.

Bu çalışmalardan haberleri olmayan Amerikalı uzmanlar kendilerine anlatılan klavye problemini çok enteresan buldular. İleri sürülen bu şartlar altında standart bir klavyenin gerekliliğine ikna olduklarını ve şimdiye adar takip edilen yol ve çalışmaların da ilmi olduğunu gördüklerini söylediler.

Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürü Ferid Saner’in tavsiyesi ile 10 Mart 1955 tarihli klavye toplantısına davet edilen Lanza ve Tutak, sözü edilen toplantıya memnuniyetle katılacaklarını belirttiler.

Madem ki yeni bir klavye yapılıyor, o halde, bu iş yeni kurulacak Sekreterlik Öğretimi Merkezinin daktilografi tedrisatı için de önemlidir. Yeni klavyenin bundan sonraki sekreterlik öğretiminde esas olabileceğini düşünen Amerikalılar klavyenin yapılması konusunda yeni öğretmenlerimizle hemfikir olarak yeni klavyeye çok büyük ilgi gösterdiler.

10 Mart 1955 tarihinde Ankara Ticaret Lisesi’nde toplanan komisyonda Milli Klavye ihdasının mucip sebepleri, klavye tekniği, Milli klavye tatbikat ve planı ile klavyelerin tuş adetleri itibarıyla muhtelif şekilleri üzerinde görüşmeler yapılmış, İstanbul Sultanahmet Ticaret Lisesi Meslek dersleri öğretmeni İhsan Yener tarafından bu mevzularda bilgi verilmiştir. Komisyon Başkanı Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürü Ferid Saner’in klavye örnekleri hakkında Amerikalı uzmanların görüşlerini sormaları üzerine Anthony R. Lanza ve Edward Tutak Jr. klavye üzerinde bir miktar tecrübe yaptıktan sonra düşüncelerini bildireceklerini, öyle bir çalışmanın çok faydalı olduğuna inandıklarını söylemişlerdir.

Hazırlanan mevcut harflerin sağ ve sol ellerin parmakları ile vuruş temposunu tekrar tecrübe etmek ve hazırlanan klavye hakkında Amerikalı uzmanların düşüncelerini ihtiva etmek üzere bir rapor hazırlanmasına bu maksatla Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü, Ticaret Öğretim Şube Müdürü Raşit Tunca’nın başkanlığında Sabahattin Sertoğlu, İhsan Yener, Amerikalı Profesör Anthony R. Lanza, Edward Tutak Jr. dan ibaret 5 kişilik bir ihtisas komisyonu teşkil edilmesine, komisyona Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü Kurslar Şubesi Müdür Yardımcısı Necmettin Candan’ın tercüman olarak katılmasına ve tekrar 15 Mart 1955 tarihinde aynı yerde toplanılmasına karar verildi.

20 Ekim 1955 tarihinde kabul edilen klavyenin son şekli işte bu tarihler arasında Raşit Tunca’nın başkanlığındaki komisyonda tebellür etti. Ancak tespit edilen klavyenin 7 ay sonra toplanan standardizasyon komitesinin kararı ile kanuni bir mahiyet alabilmesi için Devlet Malzeme Ofisi’nin de toplantılara katılması gerekmişti. Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürü Ferid Saner tarafından bu konuya ofisin iştirak ettirilmesi gerektiği belirtilmeseydi hazırlanan klavye sadece Ticaret Öğretim Okullarında uygulanacak, bunun standart bir klavye olarak bütün memlekete yayılması ise pek çok sonra mümkün olabilecekti. Bu da ancak hususi kanuna istinaden Devlet Malzeme Ofisinin klavye standardizasyon işinde bizzat teşebbüsü ele alması ile gerekiyordu.

Devlet Malzeme Ofisi temsilcisi olarak Ticaret Müdürü Cevdet Özden’in de katıldığı 15 Mart 1955 tarihli toplantı Maarif Vekaletinin bu konudaki son toplantısı olmuştur.

Bu arada Raşit Tunca’nın başkanlığında klavyeye verilen şekil şöyle olmuştur:

Kelimeleri teşkil eden her hece içinde bir sesli harf bulunduğu gözönünde bulundurularak, bir harfin sağ elin parmakları ile müteakip harfin sol elin parmakları ile yazılması suretiyle yazıda her iki elin muvazenesinin de sağlanması temin edildi. Böylece evvelce toplantıya getirilen klavyeden farklı olarak sesli harflerin hepsi sol elde toplandı. Sağ elde yalnız sessiz harfler kalmış oldu. Tekrarlama sayısına göre her parmağa kabiliyeti ile uygun olarak harflerin verilmesi prensibine önceden olduğu gibi uyuldu. Üzerinde hiçbir harf, rakam ve işaret olmayan klavye şemasına harfler İhsan Yener tarafından yeniden dizilirken Profesör Anthony R. Lanza ve Edward Tutak Jr. de sol elle vurulan her harf için (-) ve sağ elle vurulan her harf için de (+) işaretini yan yana koyarak kelimede artı ve eksi işaretlerinin birbirini sıra ile takip edip etmediklerini (+-+-+-+-) kontrol ederek her harfin yeri için muvafakatlerini bildiriyorlardı.

Böylece meydana çıkan klavyenin işaret ve sayıları şu şeklde tesbit edilmiş oldu:

É “ ‘ ( / ) _ % :

2 3 4 5 6 7 8 9 – X W

F G Ğ I O D R N H P TL ‘ ^

U İ E A Ü T K M L Y Ş $ +

J Ö V C Ç Z S B ? ; Q

46 tuşlu yazı makineleri için tespit edilen ve komisyon üyeleri tarafından imzalanan bu klavye şeması Milli klavyenin mucip sebepleri, klavye tekniği, ünifiye klavyenin lüzumu, Milli klavye yapılırken dikkat edilen hususlar, Türk klavyesi teşkilindeki hususiyetler, rakamlar, işaretler, yabancı kelimeler ve işaretler, Milli klavye tatbikatı, Türkiye’de milli klavye tatbikat planı hakkında yazılmış 11 sahifelik rapora bağlandı. 15 Mat 1955 tarihli son komisyona gönderildi. Standart Türk klavyesinin esaslarını ilmi bakımdan tespit edecek komisyona bu defa katılacak olan Devlet Malzeme Ofisi temsilcisini toplantıdan evvel ziyaret etmek faydalı olacaktı. İhsan Yener ve Sabahattin Sertoğlu, Devlet Malzeme Ofisi Ticaret Müdürü Cevdet Özden’le ofiste görüştüler. Milli klavyenin lüzumu ve faydaları hakkında kendilerini bilgilendirerek dikkatlerini çektiler.

15 Mart 1955 tarihinde Ankara Ticaret Lisesi’nde yapılan toplantıda klavye son şekli ile kabul edildi. Bilhassa tuş sayıları değişik portatif ve sabit makinelerin durumlarına göre ayrı ayrı tipler kabul edildi. 42, 43, 44, 45, 46 tuşlu makinelerin bazılarında da (a, b, c) tipleri kabul edildi. Fakat yukarıda çizilen 46 tuşlu (a) tipi klavyenin Türk harfleri ve rakamları her tip klavyede yerlerini muhafaza edecekti. Bu toplantıda söz alan Devlet Malzeme Ofisi temsilcisi Cevdet Özden Milli klavyenin bir standardizasyon mevzusu olduğunu, bu iş için 6400 sayılı kanunun 3’üncü maddesinin makinelerinin standardizasyonunun yapılabileceğini açıkladı. Bu maksatla hazırlanan klavyenin kabul ve tatbiki için Vekaletlerle, umumi denetleme heyetinden seçilecek birer temsilci ve gerekli mütehassısların iştirakleriyle teşekkül edecek standardizasyon komitesinin harekete geçirilmesi temenni edildi. Malzeme Ofisinin teşkiline dair 6400 sayılı kaun gereğince işin ikmali için komisyon zabıtları, raporları ile klavye şemalarının örnekleri ve klavyenin kabulü halinde bir yıllık tasarrufların para ile ifadesini gösterir (Sebahattin Sertoğlu tarafından o günün değerine göre hazırlanan istatistik) tabloların Maarif Vekaletinden Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğüne intikal ettirilmesine karar verildi.

Türkçe ve daktilo öğretmenlerinin katıldığı ve Mesleki Teknik Öğretim Genel Müdürü Ferit Saner’in başkanlığındaki bu toplantılara Maarif Vekaleti Başmüfettişi Avni Ayata, Şube Müdürü Raşit Tunca, yardımcısı Sabahattin Sertoğlu, Ticaret Lisesi Müdürü M. Fahri Gülser, öğretmenlerden İhsan Yener, Hüsnü Varlık, Seher Turanlı, Meziyet Gençer, Muhiddin Doğan İnözü, Devlet Malzeme Ofisi Ticaret Müdürü Cevdet Özden, Mesleki ve Teknik Öğretim Şube Müdür Yardımcılarından Necmettin Candan, Amerikalı uzmanlar Edward Tutak Jr., Anthony R. Lanza katılmışlardı. Verimli çalışmalar semeresini böylece vermiş oldu.

29 Mart 1955 tarih ve 311.7130 sayılı ve bizzat zamanın Maarif Vekili Celal Yardımcı imzasını taşıyan yazı ile iş Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğüne intikal ettirildi. 6400 sayılı kanun gereğince toplanacak standardizasyon komitesinin bir an önce toplanması temenni edildi. Devlet Malzeme Ofisi tarafından toplantıya çağırılarak standardizasyon komitesine meselenin getirilmesine kadar (20 Ekim 1955) tarihine kadar) Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü ile Devlet Malzeme Ofisi el ele vererek çalışmışlardır. Evvelce hazırlanan klavye şemaları, mütehassıs raporları ve zabıtlar ofise intikal ettirilmiştir. Bu maksatla Devlet Malzeme Ofisine gidilmiş ve Ofis Genel Müdürü Talat Kızılviranlıoğlu ile Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürü Ferid Saner ve refakatinde Ticaret Öğretim Şubesi Müdürü Raşit Tunca konuyu görüşmüşlerdir. Bu görüşmelerde Milli klavyenin yapılmasındaki teknik hususiyetlerden başka bilhassa tatbikat meseleleri üzerinde durulmuştur. Milli klavye ismini alacak olan klavyenin memleketimizde yayılması nasıl olacaktır.

Türkiye’ye ithal edilen yazı makinelerinin % 70’inin alıcısı olan Ofisin bu hususta en önemli rolü oynayacağı, Maarif Vekaletinin de açacağı kursların klavye değiştirilmesi ve yeni klavyeye göre yazı yazacak personelin yetiştirilmesi problemlerinin halli için çalışacağı belirtiliyordu. Yazı makinelerini imal eden fabrikaların yeni klavyeyi tatbiklerinde bir müşkülatları olup olmayacağı hususu öğrenilmek üzere yabancı dillere tercüme edilmiş mütehassıs raporları ayrıca yabancı memleketlere gönderildi. İmalatçılardan alınan cevap müspet oldu. Ayrıca 1955 yazında klavye değiştirme tekniğini göstermek üzere İsveç’ten gelen uzmanlar nezaretinde Teknik Öğretmen Okulunda kurs açılmış ve bu sahada salahiyetli elemanlar yetiştirilmiştir. Hatta bunlardan Nihat Gündüz mesaisi arasında bir daktilo makinesinde eski klavyeyi milli klavyeye çevirmek için kullanışı basit ve kolay olan bir cihaz icat etmiş ve ihtira beratını almıştır. Eski klavyenin yeni klavyeye çevrilmesi basit bir iş haline getirilmiştir.

Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdür Muavini Kamuran Yetiş, standardizasyon komitesinin toplanması için gerekli hazırlıkları tamamladıktan sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi toplantı salonunda klavyelerin standardizasyonu için tarihi kararın alınmasını sağladı. Bu arada Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Sayın Bedri Gürsoy sözü edilen komitenin çalışması için fakülte toplantı salonunu tahsis etmekle yakın ilgilerini göstermiş oldular.

Toplantının yapılacağı tarihten bir gün önce klavye tablosunda harf, rakam ve işaretlerin yerleri gözden geçirildi. Büyük O harfi kullanılarak iki hamlede yazılan sıfır rakamı, rakamlar sırasına müstakil olarak konuldu. Bu suretle 100, 500, 80.000 gibi sıfırı çok rakamların tekrarları nazarı itibara alınarak sıfırın bir hamlede yazılabilmesi temin edildi. Şeklen benzerlik arz eden ve virgülün üzerinde bulunan noktalı virgülün de cümle arasında bir hamle ile yazılabilmesi için yeri değiştirildi. Bu suretle iki nokta üst üste (:) işaretinin altındaki küçük tire (-) virgülün üzerine, yerine de sıfır rakamı konuldu. Noktalı virgül işareti de Türk lirası rumuzunun altına getirildi. 46 tuşlu standart klavyede öteden beri kullanılan artı (+) işaretinin mevcudiyeti için Sabahattin Sertoğlu’nun tavsiyesi ile dolar ($) işareti kaldırıldı ve yerine + işareti konuldu.

Bütün Vekaletler temsilcilerinin davet edildikleri 20 Ekim 1955 tarihli toplantıda standart bir klavyenin sağladığı faydalar sayıldı. Yazı yazmayı kolaylaştıran ve zamandan büyük tasarruf sağlayan bu klavyenin kabulü kararı ittifakla verildi. Bir yıldaki zamandan tasarrufunun para ile ifadesi o günün rayici ile 43 milyon lira olarak hesaplanan yeni klavye böylece kanuni bir mahiyet aldı.

Devlet Malzeme Ofisinin teşkiline dair 6400 sayılı kanunun verdiği salahiyetle Genel Müdürleri Talat Kızılviranlıoğlu tarafından ilk defa standardizasyon komitesi toplantıya çağırılmış ve memleket için çok hayırlı ilk standardizasyon böylece yapılmış oldu. Bu başarılı toplantıdan dolayı kendilerini tebrik ederken bu ilk standardizasyonu kullanılan kağıtların, zarfların ebatlarına dair ikinci ve masa sandalye gibi mefruşatın hiyerarşik kademelerde kullanılma yerlerine göre (Müdür-Şef-Memurlar için) standardizasyonlarının üçüncü hamleler olarak takip edeceğine olan güvenimizi burada belirtmek isteriz.

Birçok yabancı memleketlerde olduğu gibi memleketimizin de kendi dilinin özelliklerine ve 10 parmakla bakmadan yazma imkanlarına göre hazırlanmış milli bir klavyesi olması iftihar edilecek bir husustur. Milli klavyenin teknik üstünlükleri ve tatbikatına ait planları ayrıca izah edilmeye değer.

Yeni klavyedeki harf, rakam ve işaretlerin yerlerini tespitten sonra bilhassa tatbikat safhasında yorulmadan çalışan İhsan Yener’le birlikte klavye değiştirme tekniğinde rehberlik yapan Sabahattin Sertoğlu ve ayrıca yeni uzmanların yetiştirilmesini sağlayan Amerikalı uzmanlardan Edward Tutak Jr. ve Anthony R. Lanza’ya, ayrıca bu uğurda yılardır mesai sarf edenlerin hepsine, memlekete kazandırdıkları klavye ve standart Türk klavyesi ismini verdiğimiz eserden dolayı teşekkür etmeyi vazife sayarız.

Bu arada Ferid Saner, Raşit Tunca, Sabahattin Sertoğlu, İhsan Yener, Talat Kızılviranlıoğlu, Cevdet Özden, Kamuran Yetiş, Anthony R. Lanza ve Edward Tutak Jr. isimleri de 20 Ekim 1955 tarihli klavye inkılabı içinde ebedileşmiş oldu..