1948 Türkiye Şampiyonalarının Hikayesi

[hr style=”3d”]

Bütün gürültüleri durduran bir ses:

-Dikkat!..

2 saniyenin hiç de kısa olmadığını anlatan korkunç bir sessizlik…

Süngü takmış, siperlerden fırlayıp düşmana saldırmak üzere, son saniyeler içinde, bekleyen erlerin heyecan ve hisleri,

Çıkış çukuruna ayaklarını yerleştirmiş ok gibi uçmak üzere yay gibi gerilmiş yüz metre atletlerinin duyduğu heyecan,

Acaba şu salondaki 44 daktilografi yarışçısının heyecanlarından çok farklı mı?

Kıyaslamaya vakit kalmadan aynı gür ses tekrar duyuluyor:

– Başla!..

“440 parmağın hep birden ve bir anda makine tuşlarına değmesi salonu bir motor gürültüsüne boğdu. Dakikada en az 75 kelime yazan bu maharetli parmaklar, sanki bu motor sesinin ahengine uymuş gibi gözle takip edilmelerine olanak bırakmadan tuşların üzerinde uçuyorlardı.

Bilhassa şampiyon adayı Ece Alpay’ın çalışması görülecek bir şeydi. Yarışı kronometre ile takip eden hakemlerin ifadesine göre Ece Alpay, 6 saniyede büyük yarış kâğıdının bir satırnı tamamlayıp ötekine geçiyordu. Nitekim 3 dakikada 5 saniye sonra 1.500 harflik yazıyı bitirmek suretiyle yarışın birinciliğini kazandı. Kızkardeşi Tomris Alpay da 3 dakika 40 saniyede ikinci oldu. Üçüncülüğü de gene kardeşleri Sevim Alpay aldı.

Ankara’dan gelen yarışçı 1500 harflik yazıyı ancak 8 dakika 5 saniyede yazabilmiş, 38’inci olmuş, Tekel Genel Müdürlüğü’nden katılan Bayan Hayrünnisa Müstecaboğlu ise yarışı 12 dakikada tamamlayabilmişti.

Bu satırlar Cumhuriyet Gazetesi’nin 19 Mayıs 1948 tarihli sayısından aynen alınmıştır.

Evet…

1947’de bütün İstanbul’daki daktilografları davet ettiği halde öğrenciden başka katılım sağlayamayan organizatör, 1948 için daha sene başında yazı makinesi ithalatçıları ile temasa geçerek ödül sağlamaya çalışmştı. O sırada Sultanahmet Birinci Ticaret Lisesi’ne Bakanlık ders malzemesi alarak 30 tane Olivetti markalı yeni yazı makinesi gönderdi. Bu yeni makineler öğrencileri daktilografi öğrenmeye çok heveslendirmiş “Uzmanlık kursu”na da ilgi artmıştı.

Şimdi daktilo odasında 30 yeni 10 eski olmak üzere 40 makine vardı ve uzmanlık kursuna daha fazla öğrenci almak mümkün olmadığı için istekli olan 160 kişi arasından derslerde en iyi çalışanlar kursa alınmıştı.

Yeni gelen Olivetti markalı makinelerin bakımını sağlamak üzere öğretmen bayisini aramış, bulmuş ve ilk fırsatta:

– Yarışlara ödül olarak yazı makinesi koymak sizin için iyi bir reklamdır.. Bunu siz istemeseniz bile fabrikanızın isteyeceğini sanırım… fikrini ileri sürmüştü.

Firmanın Türkiye temsilcisi (merhum) Vitali Benbanaste:

– Biz kendimizden bir şey veremeyiz, fakat bu teklifinizi fabrikaya yazarız.

Demiş ve görüşmeler sonunda fabrikadan acentaya:

“Şampiyon, Olivetti markalı makinede çalışır ve kazanırsa hesabımızdan bir adet portatif makine veriniz”.

Şeklinde bir yazı gelmişti.

Bu suretle şarta bağlı bir ödül elde eden organizatör 1948 yarışının Mayıs’ta yapılacağını aylarca önce gazetelerde yayınlayıp, yalnız İstanbul’u değil, her ilin kendisine güvenen daktilograflarını yarışlara davet etmişti.

Bu suretle İstanbul’da öğrenci olmayıp muhtelif iş yerlerinde çalışan birçok daktilograflar yarışa katılmak üzere başvurmuşlar, Emniyet Sandığının ve Tekel Genel Müdülüğü’nün daktilografları elemede iyi dereceler almışlardı.

Yarış günü, Ankara şampiyonu olduğunu söyleyen uzunca boylu, pos bıyıklı, orta yaşlı bir şahıs da başvurarak katılmak istediğini bildirmiş, genel eleme önceden yapılmış olduğundan, bu kişinin de katılmasını arzu eden hakemler onu acele bir denemeye tutmuşlar, fakat 5-6 parmağını kullanmakla beraber metodsuz yazdığı için yarışa katılamayacağını söylemişlerdi.

Bunun üzerine Bedirhan Yıldız ismindeki bu Ankaralı daktilograf:

– Ankara’da benden daha hızlı yazan daktilograf yoktur. Burada da kazanacağıma eminim. Muhakkak yarışa girmeliyim.. Beni niçin yarışa sokmak istemiyorsunuz?

Şeklinde konuşmaya başlamış, hakem heyeti durumu organizatöre aksettirmiş, o da:

– Yönetmeliğe göre “mektup şekilleri” yarışına ancak metodlu yazanlar girebilirler. “Hız” yarışında metod aranmaz. Biz her iki yarışı da yapıp birleştirerek puan vereceğiz. Bu yüzden metodsuz yazanın girememesi gerekir ama, madem ki muhakkak şampiyon olacağı gibi bir iddiası var onu yarışa almalıyız. Metodsuz yazdığı halde kazanır ve hızdaki metod üstünlüğünü geçerse büyük bir sürpriz olur.

Böylece, metodsuz yazan ve buna rağmen Ankara şampiyonu olduğunu iddia eden, kazanacağından emin bir kişinin de katılmasıyla yarışın heyecanı esaslı şekilde artmıştır.

Hız yarışından sonra “Mektup şekilleri” yarışı da yapıldı. 3 ayrı konu verilerek “Ticari-Resmî-Hususî” mektuplar yazdırıldı.

Yarışlar bittikten sonra öncelikle Hız yarışı kâğıtlarına bakılarak 1500-1750 ve 2000 harflik yazıların hataları ve dereceleri tespit edildi. Sonra Mektuplar puanlandırıldı. Puanlar hızla birleştirilip toplandı ve netice şu şekilde belirdi:

1948 Türkiye Daktilografi Şampiyonası

Tarihi: 18 Mayıs 1948 Salı saat : 10:00-13:00

Yeri: Sultanahmet Birinci Ticaret Lisesi

Katılımcı: 44 kişi, dörtte üçü öğrenci

Ödül: Birinciye Olivetti yazı makinesi (Portatif), onuncuya kadar çeşitli hediyeler.

 

Dereceler

  Kelime Puan
1- Ece Alpay 109 152
2- Tomris Alpay 105 150
3- Sevim Alpay 83 119
4- Muzaffer Okutkan 75 109
5- Ravile İdiller 64 105
6- İskender Ayvalık 62 102
7- Bedirhan Özaltıok 52 85
8- Cenan Sarper 49 85
9- Nahide Beykoz 46 82
10- Sıdıka Tanrısever 52 81